2 Haziran 2009 Salı

60. Bölüm- Ömer Baba& Polat Diyaloğu

Kardeşinin intikamını alabilmek için yanıp tutuşan, sinesindeki intikam ateşinin harlı aleviyle İstanbul’u da kendisiyle beraber utuşturan Cevat; âlemin tüm raconlarını alt üst etmiş; kardeşinin öldürülüşüne misilleme olarak gerçekleştirdiği Halo Dayı infazının en kanlı delilini; Polat’ın eşi Ebru’ya göndermiştir. Polat’ın işlerini; evinin, evliliğinin ve kendisinin üstünde tutmayı seçen bu rahat tavrı karşısında susmayı, alttan almayı, eşine sahip çıkmayı seçen Ebru; yanı başında beliren böylesi bir dehşet sahnesine bu kez kayıtsız kalamaz ve babasının evine gider. Ebru’nun incinmişliği karşısında iki kat ezilerek incinen Ömer Baba; oğlunun gözünü açmak; Ebru’nun sessiz çığlıklarına karşı onu uyandırmak için ofisin yolunu tutar. İkili arasında geçen konuşma; Polat’ı tam anlamıyla sarsar:

EBRU’NUN ANNESİ: Evde yalnız kalmak istemedi nazife hanım, fazla büyütülecek bişey yok…
NAZİFE: Ben de öyle düşündüm ama yine de içim rahat etmedi, bi göreyim kızımı dedim…
ERCÜMENT: Hanfendi sizden rica ediyorum oğlunuzla konuşun…
NAZİFE: Oğlumdan evvel kızımla konuşmaya geldim…
ERCÜMENT: Ebru’nun bir şey konuşacak hali yok ki… Tir tir titriyor zavallı yavrucak…
NAZİFE: Kızınıza düşkün olduğunuzu ne kadar çok sevdiğinizi biliyorum. Ama evlilik müessesinde itidalli davranmak lazım… Hemen babasının evine dönerse bu müessese nasıl sağlam duracak?
ERCÜMENT: Hanımefendi?Kızımın evine kesik baş yollandı… Ne itidali?
EBRU: Anne siz miydiniz?
NAZİFE: Kalkma kızım…
EBRU: Anne çok kötü olmasam buraya gelmezdim ama dünden beri gözümü kırpmadım…
NAZİFE: İyi yapmışsın kızım…
NAZİFE: Baban Polat’la konuşmaya gitti… Ben gitsem, çok ağır konuşacaktım o yüzden beni götürmedi Ömer bey… Sen hiç kendini üzme, bu sefer kabahatli olan Polat…

ÖMER: Müsait mi polat?
ABDÜL: Bir misafiri var Ömer baba ama…
POLAT: Hayırdır baba…
ÖMER: Hayır evladım, bizim şerle ne işimiz olur?
ÖMER: Rahmetli Halo’nun başını eve yollamış o alçaklar öyle mi?
POLAT: Evet baba, onun intikamını alacağım…
ÖMER: Peki Ebru?
POLAT: Ne olmuş Ebru’ya?
ÖMER: Ölünün senin üzerinde hakkı var da dirinin yok mu evladım? İntikam diyorsun, öç diyorsun, alacaklıyım diyorsun da bu kızın hali ne oldu, bir öğretmen kızcağız o acayip paketin içinde acayip şeyler gördü bunun hali ne olacak niye demiyorsun?
POLAT: Baba Ebru’nun bişeyi yok…
ÖMER: Sana öyle mi söyledi?
POLAT: Bir şey söylemedi… Bir şey olsa söylerdi.
ÖMER: Peki ya söylediyse de sen duymadıysan?
POLAT: Baba ben sağır mıyım?
ÖMER: Sen sağır mısın bilmem evladım ama dur sana bir sağırın hikâyesini anlatayım…
Polat sabırsız aslında
ÖMER: Komşuluk ilişkilerine ve insanlığa önem veren anlayışlı, hal hatır ve yordam bilen birisi bir sağıra “komşun hasta” diye haber vermiş. Bunun üzerine o sağır, komşusunun hatırını sorması gerektiğini, fakat bu sağır kulakla nasıl yapacağını düşünüp kendi kendine bir yol bulmuş:
”Ben bu sağır kulağımla komşumun sözlerini nasıl anlayacağım. Hem şimdi o hasta olduğu için sesi de az çıkmaktadır. En iyisi dudakları kıpırdayınca söylediklerini tahmin eder ona göre konuşurum” komşusuyla arasında şöyle bir konuşma geçebileceğini düşünerek hazırlığını da yapmış…
ÖMER: Ey benim hasta komşum! Nasılsın derim. O da bana: İyiyim hoşum, der. Ben: Allaha şükürler olsun, derim. Sonra ne tür yemekler yediğini sorarım. O da her halde bana: Şerbet içtim veya çorba yedim, der. Ben de:
Afiyet olsun dedikten sonra, tedavi için hangi doktorun geldiğini sorarım. O: Filan doktor deyince de: O doktorun ayağı çok uğurludur, işini bilen çok meşhur bir doktordur. İyi ki onu çağırmışsınız. O doktorla hastalığın çok kısa zamanda geçer, derim. Sağır kafasındaki cümleleri ezberleyip komşusunu ziyarete gitmiş. Selam verip bir kenara oturduktan sonra: Nasılsın komşum? diye sormuş. Hasta: Çok fenayım ölüyorum demiş zorlukla Sağır: Allaha şükürler olsun, deyince hastanın canı sıkılmış. Sağır tekrar sormuş:
ÖMER: Ne yemekler yiyorsun? Hasta kızgınlıkla: Zehir zıkkım diye cevap vermiş. Sağır yine önceden tasarladığı gibi tebessüm ederek: Afiyet şeker olsun demiş. Bunun üzerine hasta iyice sinirleniş ama yine de fazla belli etmemiş. Sağır sormuş: Hangi doktor tedavi ediyor? Hasta öfkeyle bağırmış:
Kim olacak, Azrail! Sen ne biçim komşusun? Defol git başımdan diye bağırırken sağır bütün sakinliğiyle: O mu geliyor? Onun ayağı çok uğurludur. Hadi gözün aydın…
ÖMER: Başkalarının zihnini okumak, ya da önyargıyla onları demek, ya da bir şey olmaz bir şey olmaz diye geçiştirmek kırgınlıklara sebep olur, insanları incitir… Bizim yolumuz incitmemek ve incinmemek yoludur evladım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder