Kardeşinin intikamını alabilmek için yanıp tutuşan, sinesindeki intikam ateşinin harlı aleviyle İstanbul’u da kendisiyle beraber utuşturan Cevat; âlemin tüm raconlarını alt üst etmiş; kardeşinin öldürülüşüne misilleme olarak gerçekleştirdiği Halo Dayı infazının en kanlı delilini; Polat’ın eşi Ebru’ya göndermiştir. Polat’ın işlerini; evinin, evliliğinin ve kendisinin üstünde tutmayı seçen bu rahat tavrı karşısında susmayı, alttan almayı, eşine sahip çıkmayı seçen Ebru; yanı başında beliren böylesi bir dehşet sahnesine bu kez kayıtsız kalamaz ve babasının evine gider. Ebru’nun incinmişliği karşısında iki kat ezilerek incinen Ömer Baba; oğlunun gözünü açmak; Ebru’nun sessiz çığlıklarına karşı onu uyandırmak için ofisin yolunu tutar. İkili arasında geçen konuşma; Polat’ı tam anlamıyla sarsar:
EBRU’NUN ANNESİ: Evde yalnız kalmak istemedi nazife hanım, fazla büyütülecek bişey yok…
NAZİFE: Ben de öyle düşündüm ama yine de içim rahat etmedi, bi göreyim kızımı dedim…
ERCÜMENT: Hanfendi sizden rica ediyorum oğlunuzla konuşun…
NAZİFE: Oğlumdan evvel kızımla konuşmaya geldim…
ERCÜMENT: Ebru’nun bir şey konuşacak hali yok ki… Tir tir titriyor zavallı yavrucak…
NAZİFE: Kızınıza düşkün olduğunuzu ne kadar çok sevdiğinizi biliyorum. Ama evlilik müessesinde itidalli davranmak lazım… Hemen babasının evine dönerse bu müessese nasıl sağlam duracak?
ERCÜMENT: Hanımefendi?Kızımın evine kesik baş yollandı… Ne itidali?
EBRU: Anne siz miydiniz?
NAZİFE: Kalkma kızım…
EBRU: Anne çok kötü olmasam buraya gelmezdim ama dünden beri gözümü kırpmadım…
NAZİFE: İyi yapmışsın kızım…
NAZİFE: Baban Polat’la konuşmaya gitti… Ben gitsem, çok ağır konuşacaktım o yüzden beni götürmedi Ömer bey… Sen hiç kendini üzme, bu sefer kabahatli olan Polat…
ÖMER: Müsait mi polat?
ABDÜL: Bir misafiri var Ömer baba ama…
POLAT: Hayırdır baba…
ÖMER: Hayır evladım, bizim şerle ne işimiz olur?
ÖMER: Rahmetli Halo’nun başını eve yollamış o alçaklar öyle mi?
POLAT: Evet baba, onun intikamını alacağım…
ÖMER: Peki Ebru?
POLAT: Ne olmuş Ebru’ya?
ÖMER: Ölünün senin üzerinde hakkı var da dirinin yok mu evladım? İntikam diyorsun, öç diyorsun, alacaklıyım diyorsun da bu kızın hali ne oldu, bir öğretmen kızcağız o acayip paketin içinde acayip şeyler gördü bunun hali ne olacak niye demiyorsun?
POLAT: Baba Ebru’nun bişeyi yok…
ÖMER: Sana öyle mi söyledi?
POLAT: Bir şey söylemedi… Bir şey olsa söylerdi.
ÖMER: Peki ya söylediyse de sen duymadıysan?
POLAT: Baba ben sağır mıyım?
ÖMER: Sen sağır mısın bilmem evladım ama dur sana bir sağırın hikâyesini anlatayım…
Polat sabırsız aslında
ÖMER: Komşuluk ilişkilerine ve insanlığa önem veren anlayışlı, hal hatır ve yordam bilen birisi bir sağıra “komşun hasta” diye haber vermiş. Bunun üzerine o sağır, komşusunun hatırını sorması gerektiğini, fakat bu sağır kulakla nasıl yapacağını düşünüp kendi kendine bir yol bulmuş:
”Ben bu sağır kulağımla komşumun sözlerini nasıl anlayacağım. Hem şimdi o hasta olduğu için sesi de az çıkmaktadır. En iyisi dudakları kıpırdayınca söylediklerini tahmin eder ona göre konuşurum” komşusuyla arasında şöyle bir konuşma geçebileceğini düşünerek hazırlığını da yapmış…
ÖMER: Ey benim hasta komşum! Nasılsın derim. O da bana: İyiyim hoşum, der. Ben: Allaha şükürler olsun, derim. Sonra ne tür yemekler yediğini sorarım. O da her halde bana: Şerbet içtim veya çorba yedim, der. Ben de:
Afiyet olsun dedikten sonra, tedavi için hangi doktorun geldiğini sorarım. O: Filan doktor deyince de: O doktorun ayağı çok uğurludur, işini bilen çok meşhur bir doktordur. İyi ki onu çağırmışsınız. O doktorla hastalığın çok kısa zamanda geçer, derim. Sağır kafasındaki cümleleri ezberleyip komşusunu ziyarete gitmiş. Selam verip bir kenara oturduktan sonra: Nasılsın komşum? diye sormuş. Hasta: Çok fenayım ölüyorum demiş zorlukla Sağır: Allaha şükürler olsun, deyince hastanın canı sıkılmış. Sağır tekrar sormuş:
ÖMER: Ne yemekler yiyorsun? Hasta kızgınlıkla: Zehir zıkkım diye cevap vermiş. Sağır yine önceden tasarladığı gibi tebessüm ederek: Afiyet şeker olsun demiş. Bunun üzerine hasta iyice sinirleniş ama yine de fazla belli etmemiş. Sağır sormuş: Hangi doktor tedavi ediyor? Hasta öfkeyle bağırmış:
Kim olacak, Azrail! Sen ne biçim komşusun? Defol git başımdan diye bağırırken sağır bütün sakinliğiyle: O mu geliyor? Onun ayağı çok uğurludur. Hadi gözün aydın…
ÖMER: Başkalarının zihnini okumak, ya da önyargıyla onları demek, ya da bir şey olmaz bir şey olmaz diye geçiştirmek kırgınlıklara sebep olur, insanları incitir… Bizim yolumuz incitmemek ve incinmemek yoludur evladım!
2 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder